“Acı da, sevinç de, aşk da davetsiz gelir”

Ferda İzbudak Akıncı Delidolu Yayınları’ndan çıkan yeni romanında, bir kaza sonucu hayatını kaybetmenin eşiğine gelen ve geçmişini hatırlamaya çalışan bir adamın hikâyesini anlatıyor.

Yakın tarihimizin en değerli kırılma noktalarından biri olan 80 devrinin yarattığı travmanın gölgesinde yaşanan saplantı derecesinde tutkulu fakat platonik bir aşk sarmalını odağına alan kitap, aynı vakitte on bin yıllık dostumuz buğdayın her geçen gün daha da yabancılaştığımız öyküsüne eğiliyor.

Müellifin yer yer şuur akışı tekniğini de kullandığı yapıtı, zaman içinde çok değişik istikametlere akan bir hayatı ve onunla kesişen öbür hayatları, toplumun yıllar içinde geçirdiği değişimleri göz önünde tutarak betimliyor.  

Birbirine paralel iki kurguyla ilerleyen Kapıdaki Bayan, bir otomobil kazası ile açılıyor. Soyut isimli karakter hastanede hayat gayreti verirken, belleği de orman, deniz ve çöl arketipleriyle neler olduğunu hatırlamak üzere geçmişe yanlışsız bir seyahate çıkarıyor okurları. Hayal ile gerçeğin iç içe geçtiği bu seyahatte, hafızasındaki boşlukları doldurmaya çalışan kahramanımızın geçmiş anılarında; kökleri elli yıl öncesine dayanan toplumsal bir travmanın izlerine, tutkulu bir aşka, yitip giden omurlara ve buğdayın müziğine rastlıyoruz. Soyut, arayışlarla, hesaplaşmalarla hayatın manasını sorgularken, hastanede onun başında bekleyen eski eşi ve merak içindeki daha pek çokları ise her gün gördükleri Kapıdaki Kadın’ın kimliğini çözmeye çalışıyor…

Ferda İzbudak Akıncı bu çokkatmanlı kitabıyla, akıp giden hayatın, kıssalarını geride kalanlara anlatmayı sürdürdüğünü bir kere daha hatırlatıyor.